Haftanın Kitabı - Zübük

Haftanın Kitabı - Zübük

Haftanın kitabında, bu hafta Aziz Nesin'in ölümsüz eseri Zübük'ü inceleyeceğiz.

Aziz Nesin'in ölümsüz eseri Zübük’ün bir diğer adı “Kağnı Gölgesindeki İt” imiş. Evet, kağnının gölgesinde duran it, onu kendi gölgesi sanırmış. Bu ülkede kağnı kimi zaman din oluyor, kimi zaman milliyetçilik, kimi zamanAtatürk, kimi zaman bayrak, ezan, vatan, millet, cami… Kendini onların gölgelerine atan birtakım itler, onların büyüklüklerinden, kutsallıklarından, adlarından istifade edip, her türlü dalavereyi çevirip, ismini siyaset koydukları sahtekarlıkla gemilerini yüzdürebiliyorlar…

Zübük filmini seyrettikçe ve tabii kitabı okudukça bunlar gibilerin kimler olduklarını tahmin edebiliyoruz. Büyük makamlarda olanları olduğu gibi, yerel versiyonları da var tabii… Romanda dediği gibi; “Herif bir hükumetin gölgesine girdi mi, bu küçük yerde bir hükumet de o olur çıkar.”

Zübük, Anadolu’nun bir kasabasında geçiyor. Gerçek hayattan ilham aldığı kişiler varsa da, Nesin’in roman kahramanı İbraam Zübükzade. Nesin, bu romanı aslında aynı adamın hikâyelerini bir araya getirip oluşturmuş. Kasabaya gelen bir öğretmenin anlatımıyla, farklı kişileri konuşturarak “dünyaya böyle namussuz gelmez” denilen Zübük’ün dalavereleri anlatılıyor.

Roman sanatı, elbette bir kurgudur ve yüzde yüz gerçeğe dayanmaz. Ancak Nesin’in karakteri sadece o dönem için değil, günümüz için de o kadar sahici ve maalesef o kadar bizden ki! Eseri zamanın ötesinde ölümsüz hale getiren şey de bu zaten; gerçekçi olması.

Gönül ister ki, zübükler hiç olmasın, bitsin. Ancak bunun olması imkânsız görünüyor. Çünkü zübükleri var eden esas şey, aldatandan çok aldananların her daim olması. Nesin’in en sonda Almanca öğretmenine söylettiği şeyleri ibretlikti. Ne diyordu orada? “Her gittiğim yerde zübükleri göreceğimi biliyorum. Çünkü bu zübüklük bizde yaşıyor. Onları birer zübük olarak yaratan, ortaya çıkaran bizleriz.”

Bu arada rahmetli Kemal Sunal filmde o kadar iyi oynamış ki, kitabı okurken direkt aklımıza o geliyor ve gözümüzün önünde canlanıveriyor.

Romandaki her bir bölüm birbirinden başarılı. Ancak birkaçını zikretmek isteriz. En çok dikkat çeken Yunus Baba Türbesi idi. Şehit ve türbe dolandırıcılığı ancak bu kadar ironik anlatılabilirdi.

Keza, avukatı tufaya getirdiği cami-okul tartışması da ibretlikti. Fotoşop, sahte telefon konuşması, mezarlıkta namaza durmak, valiyle kanka olmak… Hepsi birbirinden gülünç ama bir o kadar da acı şeylerdi.

İncelememizi birkaç alıntıyla sonlandırmak istiyoruz...

“Adam bir kere siyasete gözünü dikmiş. Böylesinden korkulur. Bunun yapmayacağı kötülük yoktur.”

“Hepimize attığı kazıkların bir ucu gök kubbesine, bir ucu yerin yedi kat dibine varmış. Şimdi biz yediğimiz kazıklar çıkar mı diyerek bile bile bir yalana daha göz yumuyoruz. Kazıklandıkça, insanın yalana inanası geliyor.”

“Bu politika ne demek arkadaşlar? Propaganda demek. Propaganda ne demek? Yalan dolan demek.”

 zübük  aziz nesin