KAPAT

ZÜLFÜ LİVANELİ ZAMANIMI ÇALDI

Samsunsonhaber Köşe Yazarı R Miraç Öztürk'ün kaleminden: ZÜLFÜ LİVANELİ ZAMANIMI ÇALDI

 

Artık öyle bir dönemdeyiz ki,PR'ı yani tanıtımı yapılan, bunun için özel bütçe ayrılan en kötü iş bile piyasada kendine yer buluyor. İyi bir reklam stratejisi, marka bir isim, sosyal medyada paralı gönderiler vesaire derken önümüze o kadar çok çıkıyor ki ometa/ürün bizler de almamak için hiçbir neden bulamıyoruz kendimizde. Kısacası iyi bir reklam ile satılmayacak hiçbir şey yok. Nereden çıktı bu PR meselesi diyecekseniz, anlatayım... Biraz da serzenişte bulunayım. Çünkü bu yazacağım kitap için bir"ücret" ödedim ve"zaman" ayırdım. Ücret değil belki ama"zaman" benim için çok kıymetli.

Geçtiğimiz ay düzenlenen kitap fuarında gezerken aklımda alacağım bir kaç kitap vardı. Diğer kitap ihtiyaçlarımı mümkün mertebe şehir kütüphanesinden karşılamaya çalışıyorum. Malumunuz kitap fiyatları aldı başını gitti. En küçük bir kitabın bedeli en az 150 TL oldu. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi kitap, sinema, konser artık hayatın"lüksleri" arasına girdi. Kafamdaki listeye göre kitaplara baktım, fiyatı makul olanları aldım. Biz bir arkadaşım ile"aynı kitapları" okuyoruz. Aynı anda başlayıp, önemli gördüğümüz yerlerin altını çiziyor, daha sonra kitapları değiştirip, hangimiz nereyi çizdi, bakıyor, değerlendiriyor, üzerine de konuşuyoruz. Çok zevkli bir etkinlik bu, tavsiye ederim. Tabi, sevdiğimiz yazarların kitaplarını alıyoruz. Kitap fuarı zamanı da hangi kitaba başlasak diye düşünürken arkadaşımZülfü Livaneli'nin yeni bir kitabı çıktığını, onu alıp okumak istediğini söyledi. Ben de kabul ettim. Sonuçta Zülfü Livaneli müzisyenliğinin haricinde edebiyatçı kişiliği ile de rüştünü ispatlamış isimlerden birisi. Önceki kitaplarını da referans alarak, büyük bir hevesleBekle Beni kitabını satın aldık. Hem de öyle az buz bir paraya da değil. Kitabı elime aldım, önce genel bir göz gezdirdim,kapağında 150 bin adet basıldığı ibaresi vardı. Bu bir yazar için muhteşem bir rakam. Sayfaları yavaş yavaş çevirdim, ilk sayfada,"Fırtınalarda yitip giden ve parçalanan ailelere" yazıyordu, beklentimi yükseltti bu adayış, bir sonraki sayfayı çevirdim,"Bir Sevdanın Tarihçesi" başlığı altında çok sevdiğim bir şair olanKonstantin Simonov'un "Bekle Beni" şiiri yer alıyordu. Öyle güzel bir şiirdir ki bu hattaCem Karaca bestelemiş, çok da güzel yorumlamıştır bu şiiri. Büyük bir beklenti, heyecan ile kitaba başladım. 158 sayfalık bir kitaptı. Bir günde bitirdim... Bitirdim ama, şimdi gelelim asıl meselemize, kitabı ayrıca değerlendirmek gerekli, orası ayrı ama bu PR meselesine değinmeden kitabı ele almak olmaz...

Birincisi, kitap beklentimin çok altında hattavasatın da altında kaldı diyebilirim. Zülfü Livaneli'nin diğer kitaplarına hakim olan birisi olarak, bu kitap için en amiyane tabir ile"dağ fare doğurmuş" diyebiliriz.Hikaye kopuk, bölümler arası geçişler özensiz, hikayede ne anlatılmak istendiği belli değil, bir aşk hikayesi var ama öylesine yüzeysel, öylesine baştan savma ki, bunun bir aşk hikayesi olduğuna kimseyi inandıramazsınız, hikayenin kahramanları ile ilgili hayatlarından parçalarhiçbir edebilik taşımıyor, merak uyandıran hiçbir detay yok, bazı bölümlersırf dolgu malzemesi olsun, adetasayfa sayısı artsın diye eklenmiş gibi, kimi bölümlerde verilen detaylar"bakın ben solcuyum" demek için eklenmiş ve sırıtmış, toplumsal bir soruna, meseleye eğilmiş gibi yapmış ancak bunu da eline yüzüne bulaştırmış gibi yazar, hikayenin tutarlılığı tartışma konusu, hele ki bir cezaevi anısı var ki, insan düşündükçe bu bölümü silah zoruyla mı yazdırmışlar acaba diyor, kitapta öyle altı çizilecek,"aa şu cümle de ne güzel" denilebilecek inanın bir satır dahi yok... Velhasıl, 150 bin adet basılmış ve ikinci baskıya geçmiş bir kitap için yorumum:"İyi kandırıldık."

Şimdi gelelim asıl meseleye... Dedim ya, reklam, PR meselesi çok önemli diye. Kitabın yayınevi kim?Can Yayınları. Yazar kim?Zülfü Livaneli. Bu ikisini yanyana koyunca herkesin aklına"kaliteli" bir hikaye geliyor değil mi? Yayınevi kendi markasını, yazarın ismini kullanıyor ve ortaya çıkan eserin"niteliği" ikinci planda kalıyor. Çok büyük paralara aldıkları reklamlarla, yaptıkları PR çalışmalarıyla da kitabı görünür kılıyor ve herkesin adeta"aklına" giriyorlar. Sosyal medyaya bakın, gazetelerin kitap eleştirilerine bakın, her yerde övgü dolu sözlerle "Bekle Beni"yi görebilirsiniz. Ve inanın kitaba ilişkin eleştiri yok denecek kadar az. Ama Can Yayınlarının vesevgili Zülfü'nün unuttuğu bir şey var. Onca reklama, PR'a karşın alternatif kanallarda kitabı eleştiri yağmuruna tutan binlerce insan var. Meselaekşisözlük gibi önemli platformları açın bakın,kitabı adeta yerin dibine sokmuşlar diyebilirim. Evet siz reklamla, PR'la kitabı"bestseller" yaptınız, kitap sitelerinde hala bir numarada yer alıyor olabilir ama halkın, okuyucunun gözünde kitabın eleştirisi çok sert bir şekilde yapılmaya devam ediyor. Hatta kimi okuyucular açık açık,"kandırıldık" diyor. Ben de kendimi o kandırılanlardan sayıyorum.Hem zamanımı hem de paramı çaldıklarını düşünüyorum.

Bir edebiyat eleştirmeni değilim ama bir okuyucuyum hem de iyi bir okuyucu olduğumu düşünüyorum. Bekle Beni kitabının tamamen maddi kaygılarla, tamamen para kazanmak uğruna, yayınevinin ve yazarın "ismi" kullanılarak okuyucuyu kandırdığına inanıyorum. Gerçek manada ilk ona dahi giremeyecek olan bir kitabın sırf yazarı popüler, yayınevi popüler diye ve iyi bir"reklam" kampanyası ile listede olduğunu düşünüyorum. Bu konudaki düşüncemde de yalnız olmadığımı biliyorum.

Sonuç olarak, gelinen nokta itibariyle günümüz dünyasında her şeyin ucu"reklama" dolayısıylamaddiyata, güce çıkıyor. İyi bir reklam ile, paralı tutulan"eleştirmenler" ile okutamayacağınız hiçbir yazar yok piyasada. Bununla ilgili en bilinen örnek iseEylem Tok ismidir. Hatırlayacaksınız,MİHR diye bir kitabın yazarı olan Eylem Tok, bütün kitap satış sitelerinde haftalarca1 numarada kalmıştı. Kimsenin tanımadığı, bilmediği, edebi bir yanı da olmayan bu hanımefendinin birinciliğiniçok zengin olan eşine borçlu olduğu ortaya çakmıştı. Kitabı büyük paralarla kendileri satın alıp, piyasada"çok satılmış" havası vermişlerdi. Daha sonra buyazarın (!) ismini oğlunun yaptığı bir trafik kazası ile çokça duymuş, Amerika'ya kaçışlarını gün gün televizyondan takip etmiştik. Velhasıl, işin özüne dönecek olursak, Bekle Beni bir okur gözüyle benim için"fiyaskodur", PR'ı iyi yapılmış bir"balondur." Eminim ki, kitabı alıp okuyacak olanlar da bana hak verecektir. Sadece basit bir önerim olacak...Bu kitaba para vermeyin, ya kütüphaneden alın ya da önceden almış birinden okuyun, isteyen olursa elimde iki tane"altı hiç çizilmemiş" iki adet Bekle Beni var, hediye edebilirim...

zülfü livaneli Bekle Beni kitabı miraç öztürk Konstantin Simonov
Atakum'da Toprak Günü paneli
OMÜ, GreenMetric'te 57 basamak yükseldi
OMÜ'de UyumFest'25'te derece alan öğrencilere özel gezi