KAPAT

İNSAN SADECE YEMEKLE, İÇMEKLE, UYUMAKLA YAŞAYAMAZ

Samsunsonhaber Köşe Yazarı R Miraç Öztürk'ün kaleminden: İNSAN SADECE YEMEKLE, İÇMEKLE, UYUMAKLA YAŞAYAMAZ

 

Sinemayı, tiyatroyu, konseri unuttuk. Yıllar yıllar evvel tiyatroya, sinemaya, konsere gitmek bir lüks değildi. İnsanlar ekonomik olarak bu zevklerine bütçe ayırabiliyordu. Kitap da bu kalemler içinde sayılabilir. Bugün bir kitap almak için elli defa düşünüyoruz.Ben bile 40 yaşımda kitap satın almamak için şehir kütüphanesine üye oldum ve bu ihtiyacımın büyük bir kısmını oradan karşılıyorum. Bizleri günü geçirmeye ittiler sadece, sinemanın, tiyatronun yerini televizyondaki saçma sapan diziler aldı, en son halka açık konser kim bilir kaç yıl evvel oldu?

Son yıllarda en büyük eleştirimiz ne topluma ilişkin,yozlaşma, öyle değil mi? Tiktokçulardan bahsediyoruz, dejenere olduk diyoruz, diyoruz ama, şunu görmüyor muyuz? Tiyatrodan, sinemadan, kitaptan, resimden, sanattan uzak olan bir toplumdan nasıl bir refleks beklenebilir ki? Eski Türk filmleri geldi hatrıma, hattaTürkan Şoray ile Bulut Aras'ın başrollerini oynadığıSultan filminde, gecekondu mahallesinde oturanlar çoluk çocuk demeden sinemaya gidiyorlardı. Çok ikonik bir sahnedir. Evet, evlere televizyon girmesiyle belki sinemaya gidişlerin sayısı düştü ama hayatın hiçbir döneminde de"lüks" olmadı. Bugün ailece bir filme gitmenin maliyeti en az bin lira. Hayatımızda sinemaya yer yok, tiyatroya yer yok, konsere yer yok, dışarıda ailece yenilecek bir yemeğe yer yok, tatile yer yok...E niye çalışıyoruz, neye çalışıyoruz, niye yaşıyoruz?

Gençlerin bir kahve içmesi lüks, sinemaya gitmesi lüks, tiyatroya gitmesi lüks diyoruz ama aslında başka lüksleri de görmezden geliyoruz. Eğitimde fırsat eşitliği yok mesela ve bir test kitabı almak bir çok genç için lüks, dersaneye gitmek lüks, onu da geçtim okulda cep harçlığı ile birtost kola almak bile lüks. Tabi burada tuzu kuru olanların keyfine diyecek yok. Ne de olsaTürkiye Yüzyılı diyerek, ayaklarımız yerden kesildi, adeta uçuyoruz, muassır medeniyetler bizleri deli gibi kıskanıyor ama her ne hikmetse çocuğuna yüz lira cep harçlığı veremeyen aileler, çocuklarını okuldan alıyor, sanayiye veriyor ya da sermayeye ucuz iş gücü kazandırma projesi olan MESEMlere yolluyor. Velhasıl,insan sadece yemekle, içmekle, uyumakla ve seksle yaşayamaz. Bu zaruri ihtiyaçlar haricinde kendisini diğer"hayvanlardan" ayıran sanata, sinemaya, kitaba, resime, tiyatroya ihtiyacı vardır. Bunlar olmadan yaşamak, yaşamak değildir. Bugün ailece yenilecek bir haftasonu yemeği, birlikte gidelecek bir sinema, konser, severek alınacak bir kitap, yazın yapılacak kısa bir tatil insan olmanın koşuludur ve bunların yapılamadığıher toplum yozlaşır, şiddet kültürüyle beslenir, patlamalar yaşar. Böylesi bir toplumda uyuşturucu kullanımı da artar, toplumsal olaylar da pik yapar. Çünkü hepimiz içimizde potansiyel barındırıyoruz ve bu potansiyeli doğru kullanmadığımız, kullanamadığımız vakit toplumsal bir kaos yaşıyoruz.

Son yıllarımız geri dönüşü olmayan bir dejenerasyon ile geçiyor ve inanın bunun geri dönüşü olmayacak gibi duruyor. Bize ait, bize has özelliklerimizi,komşuluğu, yardımlaşmayı, saygı duymayı, birlikte hareket etmeyi unuttuk, bunların yerine bireyciliği, kendini kurtaran insan modelini koyduk ve bu bir anda olmadı. Son yirmi yılımızı dizayn edenler amaçlarına ulaştı. Ayrışan, gününü kurtarmakla mükellef, umutsuz, mutsuz, tahammülsüz bir toplum yarattılar. Her birinin ellerine sağlık. Bizi bu saaten sonra kurtaracak olan tek şey sanat olcaktır.Dört elle şiire, tiyatroya, sinemaya sarılmamız gerekiyor tabi ki bu sanat da dejenere, yozlaşmış sanat olmamalıdır, toplumcu;halk adına, halk için yapılan sanattan bahsediyorum. Sayıları az da olsa bunu başarabilenler var. Önemli olan bizlerin silkelenip, kendimize gelip toplumcu sanatı, sanatçıları sahiplenmemizdir.

R. Miraç Öztürk Miraç Öztürk Sultan filmi
Merzifon 5'inci Ana Jet Üssü'nde Mehmetçik Camii'nin açılışı yapıldı
Kazakistan'da açılacak olan müzede Bozok Köşesi yer alacak
Üniversiteli gençler gönüllülüğe dikkat çekti