Levent Kaya

Tatil uzadı, Banşlı çay, Yunanistan Moğolu, Temür küsgü yıl

Levent Kaya

Pazartesi sabahı Samet’in ders ücretinin ödenmesi ile ilgili işlemler için Elçiliğe gittik. Epeyidir uğramıyordum ya, tanıdığım elçilik görevlileriyle hoş-beş ettik.

 

Tatil Mars sonuna kadar uzatılınca, günlerimiz durağana bağlandı. Hafta içi Samet iki kere ders geçirdi. Ben ise İngilizce dersine üç kere gidip birinde ders yapabildim. Öğrencilerimin çok işleri var; bazen yetişemiyorlar.

 

Tatil uzadı diye İsmail de gelişini, ayrıca kaynanasının da tavsiyesiyle Mart sonuna erteledi.

 

Bir yandan yeni yılın hazırlıkları yüzünden herkes meşgul, o yüzden biz de kendi kendimize takılıyoruz.

 

Bilgee bizi Perşembe günü banşlı çaya davet etmişti. Bamya büyüklüğündeki bir tür mantıya burada banş denir ve sütlü çayda kaynatılarak çorba gibi yenir. İçine biraz pirinç ya da buğday koyanlar da var. Ayrıca tat versin diye koyun kuyruğunda un da kavururlar. Bayılırım. Ama her izin gününde olduğu gibi Bilgee bu Perşembe de ulaşılamıyordu.
Cuma günü Bilgee 11’e doğru arayıp kahvaltı edip etmediğimizi sordu. Ben kalkınca çeviriye oturmuştum; Samet’ten de ses gelmeyince henüz kahvaltı etmemiştik. Gidip banşlı çay içtik. Bugün yemeklik almak için ofise ve sebze için Merkuri’ye uğramamız gerekiyordu. Öyle olunca Bilgee’den ayrılınca önce ofise gittik. THY müdürü Ali Bey öğle yemeğine gelmişti. Hüsmen Bey ile oturup iki saat hep birlikte söyleştik. Karadeniz fıkraları anlattık. Ah o Doğu Karadenizliler! Oradan Merkuri’ye inip yalnızca salatalık yeşilliği alıp çıktık. O arada A-Star kursunun müdürü aradı. Anahtarını kaybetmiş, benimkini istedi. Yakında olduğu için gelip bizi de alıp eve bıraktı.

 

Marmara’dakiler arayıp dersi Cumartesi sabaha almak istediler. Dolayısıyla derse sabah gittim ve kapının önünde yıllardır Yunanistan’da yaşayan ve yabancı rolü kesmeye çalışan sarhoş bir Moğol ile karşılaştım. Dolar bozdurması gerekiyormuş ama… Sen de gel beni bul, e mi; yıllardır Yunanistan’da yaşayan sarhoş Moğol kardeşim; sen de gel beni bul!

 

İyi olanı, dersten sonra Kuzu’nun yıllardır Kore’de yaşayan bir arkadaşıyla senaryo işlerini konuştuk. Bir sonuç çıkıp çıkmayacağını bakıp göreceğiz.

 

Dersten sonra çeviri, kitap, yeni yıl hazırlıkları, tez konumun bir örneği, evle görüşmek gibi bir sürü işim vardı. Neyse hepsi yetişti. Kitabın üçüncü ek bölümünü de elden geçirdim. Cömert ödev verdiği için Oscarları silip süpüren Parazit’e bakacaktım ama tüm siteler kaldırmış. Ah gözünü sevdiğimin parası!

 

Pazar sabahı düşündüğümden erken uyandım. Rahat bir kahvaltıdan sonra çevirinin bugünkü kesimini bitirdim. Bu arada hocam “Gelmiyor musunuz?” diye mesaj gönderdi. Bu yazıyı Türkiye’ye gönderip tıraş olduktan sonra çıkıp hemen oraya gideceğiz. Ee, yarın “Akçın tigme temür küsgü yıl” başlıyor. Bayramda hocamlarla olmak istiyorum.
Bu yazı siteye konduğunda yeninin biri olacak. Kutlu olsun