Prof. Dr. Sevgi Soylu KOYUNCUOKU

Yazı-Yorum

Prof. Dr. Sevgi Soylu KOYUNCUOKU

“Sanat ve yaşamın birbirinden ayrı olmadığını anlamalıyız.”

Düşlerin kumaşından” yapılan insanoğlunun bütünlüğü; sanat, felsefe ve bilimin bir arada olmasından geçer. Sanatın ve sanat eğitimin korunması, hırs ve üstünlük duygusu içinde, artan yalnızlığında kaybolmaya, ufalıp yok olmaya programlanmış hayatların, düşlerine tutunarak var olmasını, yeni ve gerçekçi bir dünya kurmalarını sağlar. Sanat, bireysel becerilerin, kişisel zenginliklerin kaybolmadan, toplumsal bilince katılmasını ve en önemlisi dünyayı daha yaşanılır kılmayı amaçlar.

            Vazolardaki çeşit çeşit çiçekler gibi, güzel ve birlikte… Yaşam gibi…

Bilim ve sanat. Bizi ileriye, daha güzele uçuracak olan insanlığın iki kanadı. Biri olmadan diğeriyle asla yükselemeyiz. Bilim ve teknoloji insanoğluna en büyük hizmeti yaparken, sanat da ürünleriyle insanlığın ruhunu besler. Zekânın ruhunu arar. Bilim gibi sanat da insandan ve evrenden beslenir.

Herkesin bildiği gibi, sanattasöylenmemiş söz yoktur. Sadece her sanatçı ona kendi iç sözünü ekler. Aşklar, acılar katliamlar, ölüm ve özlemler, kırıklıklar gibi. Konuları insana dair ve hayatın içindendir.

         İnsanları tek boyutlu olmaktan kurtarıp,  çok boyutluluk çabasında olan sanat, güzellikler yaratır, çirkinliği yok eder, amacı aynı bilimde olduğu gibi yeniyi keşfetmektir. Sanat, duygu ve düşünce arasındaki iç içe geçmiş bağlantıyı açığa çıkarırken,  kişinin duygu, düşünce ve izlenimlerini anlatabilmesi, yetenek ve yaratıcılığını geliştirmesi, öğrenme ve gelişim sürecinin de etkin bir yardımcısıdır.

Sanattan konuşacağız burada, hayatımıza, ailemize, şehrimize giren o tılsımlı düşlerin görünür hali olan sanatı, sanata emek verenleri ve sanatın içinden geçtiği şehirleri. Çünkü Şehirle sanatçı arasında kopmaz bir bağ vardır. Montaigne, ‘Beni Fransız yapan Paris’tir.’ sözüyle de şehrin, sanata sanatçıya olan etkisini vurgular. İtalya’da doğan; ancak yaşamını Fransa’da tamamlayan Modigliani’nin yoksullar hastanesindeki ölüm döşeğinde bile son sözleri doğduğu ülke içindi: “Cara Italia” Sevgili İtalya...Bu da, sanatçının doğduğu yerden kopamayacağının bir göstergesidir.

Yaşadığımız şehirden, sanatsal etkinliklerinden müzelerinden, opera, sinema, tiyatro, sergi ve söyleşilerinden bahsedeceğiz... Bugün birçok kentimiz yerel özelliklerine ve sanatçılarına sahip çıkmanın ve onu gelecek nesillere aktarmanın önemini kavramıştır. Bu amaçla kurulan Kent müzesinden bahsedeceğiz, taleplerimiz olacak belki, güzel ve Samsun’a yakışır bir sergi salonuna bir türlü kavuşamadığımızı dile getireceğiz. Sponsorlar bulunarak Türk Sanatında yeri olan eserleri şehrimizde de izlemek istediğimizi anlatacağız. Süreyya Duru, İsmail Güneş, Avni Dilligil, Ferhan Şensoy, Orhan Gencebay, Yıldıray Çınar,  Vedat Türkali, Bedri Koraman, Rafet Ekiz, Neriman Köksal, Zeynep Aliye, Orhan Taylan, Neyzen Tevfik, Özgü Namal, Levent Kırca, Hüseyin Avni Lifij, Nebahat Çehre, Yaşar Doğu,  gibi Samsun’u marka yapan bir çok sanatçı bilim adamı, sporcularının, şehrimizin mimari örgüsü, gelişen yapısı kadar, sanatçı kimlikleri yanında yaşadıkları hayatlarıyla da görünür olmalarını isteyeceğiz.

Şimdilik yoğunluğum nedeniyle on beş günde bir yazmayı planladığım bu köşeden, gündelik olana biraz fırça, biraz müzik, biraz şiirle dokunacağız.

Biliyoruz ki, sanat da hayata dairdir

herkese merhaba..

Prof. Sevgi Soylu Koyuncu

 

Resim ayrıntısı: Cem Selva Bulut