Dilara Durmuşoğlu Kazancı

Toplumun Geleceği Kadınlarımız

Dilara Durmuşoğlu Kazancı

Kadın İslamiyet öncesi Türk Toplumunda ilk olarak ev, aile rolleri ile tanımlanmıştır. Bu rolün yanında yapılan tarihsel araştırma ve belgelere göre Göktürkler döneminde kadınların at binme, kılıç kuşanma meziyetlerini de layıkıyla yaptığı ve savaşlara katıldığı bilinmektedir. “Hatun” adı verilen Kağan’ın eşi devlet idaresinde de söz sahibi olmuştur. Hatta yaygın bir kelime olan “hanım” kelimesinin nereden geldiğine dair anlatılanlar birçok kişi tarafından bilinmektedir. Yıllar öncesinde at binen, kılıç kuşanan, savaşlara katılan kadınlarımızın konumu ne yazık ki zamanla değişmiştir.

İlk olmayan fakat ne yazık ki son olmayacağını bildiğimiz acı bir haberle sarsıldık geçtiğimiz günlerde. Adana’da 4.5 yaşındaki evet sadece 4.5 yaşında bir kız çocuğunun tecavüz haberiyle çalkalandı Türkiye. Öylesine vahşi öylesine zalim bir olaydı. Haberi her okuduğumuzda, herhangi bir şey duyduğumuzda her birimizin içi yandı hepimiz kahrolduk. Ama ne yazık ki yine mağdur olan binlerce çocuktan herhangi birisine üzülüyorduk. Evet bu tecavüz haberi ilk değil küçük çocuklar, genç kızlar, kadınlarımız, erkek çocuklarımız, hepimizin yavruları tehlikede; zira hal böyleyken insanlık tehlikede. Herkes sosyal medya hesaplarında yüzlerce, binlerce paylaşım yaptı; yazılar görseller… Kinimizi kustuk hep birlikte evet ama kaçırdığımız bir şey vardı tüm tecavüz, istismarların, tacizlerin sorumlusunun biz olduğunu unutuyorduk.

Evet, biziz. Neden mi biziz? Sosyal medya hesaplarında, sözlerinde bu gibi olaylara lanetler eden, kin kusan bizler kısa etek dar kıyafet giyene kötü kadın, gece dışarda olana sokaklarda gezene serseri, dikkat çekene teşhirci, fikirlerini açıkça vurgulayan kadınlara ‘kadın dediğin sessiz olur’, kırmızı pantolon giyen erkeğe anormal, başı kapalıya bağnaz geri kafalı, kendi seçim ve tercihlerine göre bir hayat süren kadın ya da erkeğe doğaüstü çirkin bir varlık yaftasını yapıştırıyor gözünün yaşına da bakmıyoruz.Açık giyinene laf edip aşağılayıp, yaftayı yapıştırarak evdekine kapalı olsun diye baskı uygularken yine o açık giyinene en çok bakanlarız biz, birinin hayatına saygı duymadığı için diğerine kızarken başını kapatanları yadırgayanlarız. Vahşiyiz ve zalimiz. Kimseye saygı duymuyoruz, yetiştirdiklerimiz de bizim gibi zalim. Biz doğuruyoruz tecavüzcüleri, biz doğuruyoruz istismarcıları. İşlenen her suçtan kendimize pay çıkarabiliriz. Halbuki insanlar kendi fikir ve vicdanlarıyla baş başa bırakılmalı, değer yargılarına göre yargılanmamalı ve soyutlanmamalı diye methiyeler düzen de yine biziz.

İnsanlık kadından geçer. Nesli doğuran kadın yetişmesine de yön verir. Bizlerin doğurup,yetiştirdiği çocuklar suç işleyen. Toplumun gelişimine, suç oranlarına, suçlara bakıldığında ortaya çıkan sonuç ancak toplum kadınlarının eğitim seviyesine bakılarak yorumlanabilir. Bir toplumda kadına verilen değer ne kadar az eğitim seviyesi ne kadar düşük ise o kadar gelişmişlikten yoksundur, yapılan araştırmalar da bu savı kanıtlamaktadır.

Kızlarınızı eğitin, kızlarınıza kendisini sevmeyi öğretin. Eğitim sadece okulla kazanılacak bir olgu değildir. Kızlarınıza kendisinden farklı olanları sevmeyi, saymayı öğretin; kendisini başkalarından olan farklılıklarıyla sevmeyi öğretin. Tercih edebilmeyi, tercihlerine göre yaşayabilmeyi, kimsenin yolundan gitmemeyi ve belki çevresindeki yüz kişiye yanlış gelse de ne olursa olsun kendi aklı ve isteğine göre kendine bir yol çizmenin en güzel yol olduğunu öğretin. Erkek gibi araba sürmenin değil de kendi gibi araba sürmenin, erkek gibi giyinmenin değil de kendi gibi giyinmenin, erkek gibi yarışmanın, erkek gibi kavga etmenin, erkek gibi futbol oynamanın, erkek gibi yetiştirilmenin değil de bunları kendisi gibi kadın gibi yapmanın mükemmelliğini öğretin. Oyuncakçılardaki pembe kutulu küçük ütülü, süpürgeli, bebeğin altını değiştirmeli, mutfaklı “bir kız bunları yapmalı” düşüncesini empoze eden kız çocuk oyuncaklarını seçmesi gerektiğini değil mavi kutulu tamir, araba, uçak gibi oyuncakları da alabileceğini, onlarla da oynayabileceğini öğretin. İnsan yetiştirin. Akrabaya, komşuya, çevreye kimseye aldırmadan kim ne der diye düşünmeden yaşasın kız çocukları.

 Sevsinler, özgürce sevsinler. Kediyi, çiçeği, toprağı, insanları sevsinler. Sevmenin güzelliğini, dayatılanla değil gerçekten sevdiği kişiyi hayatına alma kararını verebilsinler. Üniversitede sizin seçtiğiniz bölümü değil istedikleri bölümü okusunlar, istediğiniz işi değil seçtikleri işi yapsınlar yeter ki okusunlar. Okullar da okusunlar kitaplar da. Onlara kitap okumayı sevdirin. Eğitim almanın ne kadar kudretli bir şey olduğunun farkına varsınlar. Bir ses olabilmek için, söz sahibi olabilmek için kendilerini geliştirmeleri gerektiği, dik durmak için; evde oturup istediklerinin eş veya baba bir erkek tarafından yapılmasını beklemek yerine bir meslek sahibi olup kendi paralarını kazanmaları gerektiğini öğretin. Kendi maddi özgürlüğüne sahip olmanın kendileri için güç olduğunu anlatın onlara. İstediklerini almak, bir hayalini gerçekleştirmek için anneye, babaya, eşe, dosta ihtiyaç duymamalı kızlarınız. İsteyince almalı, hayal edince yapmalılar. İsterse dünyayı değiştirebilecek bir güçten bahsediyoruz, doğurup nesiller büyüten kadınlardan söz ediyoruz. Kızlarınız bir erkek uğruna yön vermemeli hayatına ve bir erkeğe bağlamamalı geleceğini. Evet sevmeli, çok sevmeli sevdikçe büyümeli. Ama erkek için evde oturmamalı kızlarımız. Okullar okuyup büyük aşkları için evde oturup kendini hayata kapatmamalı, kendisine destek verebilecek aşklar yaşamalı kendisini köreltecek değil. Kocalarının açısından bakmamalılar hayata, kendi renkli pencereleri olmalı hayata açılan. Kızlarınıza değer verin, değer verinki değer görmeyi; değer veren erkeği de seçebilmeyi öğrensinler. Kendi değerinin farkına varmayı öğretin, bilsin ki değer görmediği yerde kalmasın, gitmeyi bilsin evet ama giderken yine birine güvenerek değil sadece kendisine güvenerek çekip gitmeyi bilsinler.

Kimseyi dinlemeden sadece hayallerine koşan, ne olursa olsun başını eğmeyen, sorunlar karşısında dimdik duran, düşünce birinden el bekleyen değil elini yere vurup ayağa kalkabilen kızlar. Gayesi olan, prensipleri olan ve kendinden ödün vermeden gayesi peşinden giden kızlar. Memleketimizin, insanlığımızın geleceği kızlar. Kızlarımız, kadınlarımız, geleceğimiz onlar. Geleceğimize sahip çıkalım.

Bilinçli, kendini geliştirmiş, kendini seven ve değer gören kız çocuklarına sahip bir toplum olabilme dileğiyle…