Levent Kaya

Cumhuriyet Bayramı Kabulü, Ödevim, Sıcaklıklar, Gısır

Levent Kaya

Haftanın en önemli etkinliği Büyükelçilik Konutundaki “Cumhuriyet Bayramı Kabulü” idi. Anladığıma göre Türkiye’nin tüm yurttaşları davet edilmiştik. Bu etkinlik için özel olarak hazırlandım. Saç tıraşımı oldum, gençler gibi giyindim. 23 yıldan daha uzun süredir ilk kez ceket giydim. Trafik o saatlerde sıkıştığı için evden az erken çıktık ve zamanında oradaydık.

Giriş holü dışında konutun üç geniş salonu hazırlanmıştı. Moğolistan’ın devlet televizyon kanalı yayında idi. İlgilendikleri temel konu yılbaşıyla birlikte THY’nın İstanbul’dan doğrudan uçuşları başlatacak olmasıydı. İyi haber, artık doğrudan uçuşla yolculuk süresi kısalıyor. Kötü haber, buna karşın bilet fiyatları düşmek yerine artacağı söyleniyor. THY’ye bir kırmızı kart!

Konukla geldikçe üç salonun yetmeyeceği ortaya çıktı. Kuzey Suriye’deki harekâtla ilgili olarak batı medyasının yürüttüğü Türkiye karşıtı propagandaya karşın, aralarında Batılı misyon üyeleri olmak üzere, geceye çok sayıda katılan oldu. Moğolistan’ın iki önceki Cumhurbaşkanı, görevdeki bir Bakanı gecenin en üst protokol üyeleri idi. Birçok ülke yanında özellikle ABD’nin üniformalı iki askeri ataşesi de kabuldeydi ve Türk yetkililerle ilişkileri sıcak ve sevimli idi. ABD’de kalan tek dostumuz Trump’a teşekkür ediyor ve kendisini içten destekliyoruz.

Etkinlikler, bilgilendirme sunumları, harika yemek servisi yanında on yıldır görmediğim önemli arkadaş ve tanıdıklarımı gördüğüm iyi oldu. Önceden tanımadığım akademisyenlerle tanışma fırsatı yakalamanın yanında, tanıdıklarımla da karşılaştım. Çarşamba günü düzenlenecek ‘Moğolistan-Türkiye İlişkilerinin 50. Yılı’ konulu bilimsel bir toplantıya da davet edildim. Ertesi gün Türkiye’de bu toplantıya gelecek biri bu davetten habersiz benimle iletişime geçti. Onunla ilgili gerek olursa haftaya yazarım.

Bir haftadır dönem ödevlerimle ilgili bölüm başkanımla görüşmeye çalışıyorum ve her seferinde araya bir şey giriyor. O da haftaya kaldı.

Ödev demişken, Peypagor’un kim olduğunu ve Fiv’in neresi olduğunu bilen var mı? Anlatayım; batıdaki birçok kişi ve kavram adı Moğolcaya Rusça üzerinden girmiştir. Rusçada Yunanca sözlerdeki theta harfi “f” ile gösterilir. Bu bizim Pisagor diye bildiğimiz adamın adının Rusçaya Pefagor biçiminde geçmesine neden olur. Moğol o baştaki “e” harfini açık okur ama “f” diyemediği için o da “p” gibi ses verir. Böylece Pithagor olur Peypagor.

Aynı biçimde, Kadim Mısır’ın Thebe şehri Rusça Fiv diye yazılır ve zor da olsa Moğol baştaki f sesini dudağını sıkarak böylece çıkarabilir. Dil bilimi tarihi dersinde epeyi gerilere gidip işin felsefesine girdik de…

Kasım ayına girdik ve gündüz sıcaklıkları 10 derecenin üstüne çıkıyor. Bir tek kadife ceketimle bile rahatça gezebiliyorum. Böylesi rahat olmasına rahat, ama hiç de normal değil. Sonrasında başımıza şedit bir kışın bastırmasından korkuyorum.

İsmail’de bir şanssızlık var. Sipariş verdiği yük yine gecikti. Kimle çalışsa yük normal zamanına göre gereğinden fazla gecikiyor. Bu hafta beklediğimiz yükün bir hafta gecikeceğini öğrendik. Doğal olarak İsmail’in de canı sıkıldı. Aklıma bizim Kenan sifunun “maşallah dediğimiz üç gün yaşıyor” sözü geldi. Aranızda nefesi kuvvetli olan varsa, sevabına İsmail’e güzel bir okusun.

Sonunda Merkuri’de maydanoz buldum. Pazar akşamı yine hocamdayım. Gısır yaptım ve birlikte harika bir akşam yemeğini tarihe gömdük. Bilmeyenler bilsin, çok güzel gısır yaparım. Gençler bizim çaydan hazırlamıştı. Hafta zor başlasa da güzel bitti.