Levent Kaya

Moğolistan'da Muhteşem Yüzyıl,

Levent Kaya

Moğolistan'da Muhteşem Yüzyıl, Deve, Sponsorlu Eğitim ve Ülkücüler

Önceki hafta hocama gitmiştim. Eve gittiğimde gençler oradaydı, ama iki hocam çocukluk arkadaşlarıyla eğlenceye gitmişler. Onlar gelinceye kadar biz aramızda lafladık.

Hocamın kızı o günlerde ikinci çocuğunu bekliyordu. Hastaneye yatmadan önce dinlenmek için baba evine gelmiş. Dünyaya nur topu gibi getirdiği oğlan bugün 12 günlük. Öteden beriden konuşurken, Orkun Vadisinde yaşamak istediğimi söyledim. Böyle dediğim için ülkücü olup olmadığımı sordu. Ona zaten ülkücü olmadığım için Orkun vadisinde yaşamak istediğimi anlatmaya çalıştım. Biliyorsunuz ya, bizim ülkücüler “Tanrı Dağı kadar Türk”tür, o yüzden varlıkları Tanrı Dağından beriye geçmez. Yahu, biz onları turistik amaçla bile buraya getiremiyoruz; Orkun Vadisinde yaşamayı hangisi göze alacak?

Bir yandan da iyi ediyorlar. Kırın ortasında, keçe evde yaşamak o kadar kolay mı? Apartman dairesinde yaşamaya alışmış süslü şehir çocuklarını bozar öyle işler. Orkun Vadisinde yaşamak Orkun Vadisi marşı söylemeye benzemez.

Çok geçmeden hocamlar ev gezmesinden geldiler. Epeydir görüşmemiştik ya, koyu bir sohbet başladı. Evde benden başka üç “Türk” olduğu için her zaman Türk çayı bulunduğunu anlattılar. Gençlerin çocuktu, işti derken başı kalabalık olduğu için iki hocamla güzel laflıyorduk. Konu Türk dizilerine geldi. Hoca hanım “Muhteşem Yüzyıl”ın “Diriliş”ten daha çok tuttuğunu anlattı. Bir yandan Türkiye konulu dizilerin bu kadar ilgi çekmesi bana ilginç gelmişken, diğer yandan neden Muhteşem’in daha çok tutulduğunu anlamaya çalıştım. “Hocam, sanırım Moğol hanımlar dizideki hatunların süslü giyim ve takılarından etkilenmiş olmalılar. Yoksa neden ilgilerini çeksin ki?” dedim. “Doğru söylüyorsun. Ekranda sürekli güzel güzel hanımlar var. Bizim Moğol kadınların ilgisini çeker,” dedi. Buradan çıkaracağımız ders: estetik önemlidir.

Bilgee de bir iki gün önce Bayanhongor yolu üzerindeki tesisini işlettiği sırada denk geldiği bir İsviçreliyi anlattı. Eleman buralardan bir deve alıp Moğolistan’ın batısına doğru yola çıkmış. Tesiste dinlenirken durum Bilgee’nin de ilgisini çekmiş. Adam çok iyi bir işi ve geliri olduğunu, ama hayattan mutlu olmadığını anlatmış. Hedefi Bayan-Ölgii imiş. Oradan Kazakistan’a uçakla geçmesi gerekiyormuş. Deveyi aldığı adama deveyi ne yapacağını sorunca, adam devenin artık onun olduğunu, istediğini yapabileceğini söylemiş. O da uçağa binmeden önce deveyi salmaya karar vermiş. Bilgee onu yolda kurt parçalamasına karşı uyarınca adam “Gurur duyarım. Zaten İsviçre’de bir değerim yok. En azından beni kurt parçalarsa haber değerim olur,” diye karşılık vermiş. Çağdaş dünya! Bana denk gelseydi ona kurt parçalamadan nasıl işe yarayacağını ve gerçek haber değeri taşıyacağını anlatırdım. En azından olay sonunda devenin serbest kalacağına sevindim.

Oturma izni başvurusuna giderken dil sınıfında kurs gören Amerikalı bir genç ile tanışmıştım. Ev bulana kadar bir süre yanı başımızdaki Novotel’de kaldı. Yeni evine geçinceye kadar epeyi masraf yapmıştı. Ayın bitimine üç gün kala kartının ülke dışındaki kullanım sınırının 3000 dolar olduğunu, kalan üç gün dişini sıkması gerekebileceğini anlatıyordu.

Bunu neden mi anlattım?

Son iki üç gün içinde keyfimi çok kaçıran bir iş oldu. Gelecek vaat etmenin ötesinde, çoktan önemli bir konum kazanmış genç bir akademisyenimiz buraya doktorası için gelecekti. Kabul eden okulu zamanında kaydını yaptı, derslerini seçti. Gecikti ama en azından bölümü ve okul yönetimi durumunu idare ediyorlardı. Bana ad(lar)ını hâlâ söylemediği, bu yüzden kurcalamadığım birileri ona sponsorluk sözü vermişlerdi. En son Cuma günü uçağa binip gelmesi gerekiyordu. Anlaşılan söz verenler sözlerini tutmadılar ve arkadaşım da kaydını dondurmak ve biletini iptal etmek durumunda kaldı. Sponsorluk ne kadar mı? Uçak bileti, ayrıca 700 dolarlık dönem ücreti de hazırdı. Geriye ayda ortalama 500 dolar bir para yeter de artar bile. Her yönüyle rezalet! O adam(lar) verdiği sözü yuttu. Ama bütün bunlar hep o Amerikalılar bizi kıskandığı için oluyor. Kahrolasıca Amerikalılar!

Arkadaşımın kim olduğunu merak eden 100 dolar ödemek kaydıyla bana danışabilir. Adını açıklayıp daha zehir zemberek yazmak istiyordum ama “hocalarının görmesini istemediğini” söyleyerek bana engel oldu.

Yan daire komşum İsmail, Kösem Sultan’a sardı. Her çay içmeye geldiğinde gördüğü son bölümdeki gelişmelerden söz ediyor. Hava değişimi ona yaramamış olabilir.

Cumartesi şöyle nazlı bir kar attı ama tutmadı bile. Hava olması gerektiği gibi epeyi serinledi, o kadar. Kışlık ayakkabım gelmedi; az beklesin.