Sümeyra ÜSTÜNEL

Modern Çağın Deve Kuşlarıyız!

Sümeyra ÜSTÜNEL

 Doğu toplumu  son yüzyılda yeryüzündeki serüveninin en yakıcı ve yıkıcı devresini yaşıyor. Coğrafi keşifler, sanayi inkılabı, Rönesans, Aydınlanma Çağı derken bu sürecin sonunda insangillerin geldiği nokta eski yüzyıllarla kıyaslandığında binlerce açıdan bambaşkadır. Genel olarak son yüzyıla “Modern Çağ” diyoruz. Modernizmin ortaya çıkışı geleneksel yaşam alanından çağdaşlaşma ve batılılık şeklinde tezahür eden yeni bir dönemsel pratik olarak değerlendirilmektedir

          Modernizm,  Weber’e göre, Doğu toplumlarının sorunudur.Bu toplumların yapması gerekenBatılı olabilmeyi başarmaktır.

Peki  Batılı ol(a)madan önce toplum olarak kendimizi ne kadar tanıyoruz?

Alaaddin’in  sihirli lambasını alıp vitrinimizin en görünür  köşesinde sergiliyor,cinin çıkmasını bekliyoruz. Oysaki unuttuğumuz nokta sadece dokunmak! Batının görünür özelliklerini kopyalayıp kendimizi  sergilememiz, asıl mevzunun derinliklerinden bihaber olduğumuzun kanıtıdır.

Kazım Taşkent’in  “Yaşadığım Günler” adlı eserinde  doğu ve batı öyle bir elekten elenmiş ki köklerimizi kemiren anlayışlarımızı ve bizi biz yapan değerlerimizin adeta hamurunu yoğurmuştur.

işte  altını çizdiğim birkaç gözlemi;

  • Görür,atılır,sonra düşünmeye başlar bu Doğuludur.

Görür,düşünür sonra ileri atılır bu Batılıdır.

  • Batılı çalışır, Doğulu çalışmayı öğütler.
  • Batı’da insanları yöneten ortak kurallar vardır.Doğuda ise yöneticiler durmadan yeni kurallar yaratırlar!
  • Batılı kolay anlamaz ,anlayıncada iyi öğrenir,iyi uygular,daha iyisini aramaya başlar.Doğuluya gelince çok çabuk anlamış ve öğrenmiş görünür fakat uygulamayı beceremez.Daha iyisini daha fazlasını ise her zaman külfet sayar.
  • Batı konuşur,Doğu ya susar ya da bağırır.
  • Batılı dostluk yapacağı insanlarda moral ve kültürel benzerlikler Doğulu ise çıkarlarında benzerlik oldukça, başka şeye pek aldırmaz.
  • Batı’da fedakarlığın en güzel örneklerini sorumluluk taşıyanlar verirler.Doğu’da fedakarlık sade vatandaştan,yoksun halktan beklenir.
  • Batı’da hükümet vatandaşa hizmetle yükümlüdür.Doğu’da vatandaş hükümeti sırtında taşır.
  • Doğulu,Batılı olabilmek için duygularının etkisinden uzaklaşması gerektiğini sezmiştir ama akıl insanı olmaktan hala uzaktır.
  • Doğulu geçmişine bağlıdır ama geçmişten ders almasını bilmez.Batılı kendini geçmişe bağlı saymaz ama ondan ders almasını da bilir.
  • Batılının hayat bilgisi,doğuşu ile başlar,eğitim döneminde olgunlaşır ve hayata atıldıktan sonra meyvelerini vermeye yönelir.Doğulu ise ancak okulda bir şeyler öğrenir ve tam mezarı başındayken,yaşamın en büyük olgunluğuna varmış olur;ama artık ondan yararlanamaz.
  • Doğulu en iyiye çok düşküdür fakat en iyiyi yok etmekte üstümüze yoktur.
  • Doğuda güçsüzlerin arkasına sığındığı adama eşkıya derler.
  • Doğuluya “eleştir”diyinvhayran kalırsınız “yap” diyin düş kırıklığına uğrarsınız.
  • Varı yok ederek olmayanı oldurmak, Doğulunun çabası ve çelişkisidir.

 

Görüldüğü üzere çelişki ve yarım kalınmışlıklar arasında gidip geliyoruz.Tıpkı  Modern Çağın deve kuşları gibiyiz ne deve olup yol alabiliyoruz ne de kuş olup uçabiliyoruz.Kafamızı  “-mış “ kumuna sokmuşuz  biliyormuş,okuyormuş,düşünüyormuş,seviyormuş gibi davranıyoruz.

Daha kendimiz olamamışken batı sevdasına düşmekde çelişkinin başka bir boyutu…